5 Haziran 2012 Salı

AYİOS YEORYİOS (Ayia Yorgi) MANASTIRI


Ayios Yeoryios (Ayia Yorgi) Manastırı:
Büyükada'nın en yüksek tepesi olan ve gü­neye bakan 202 metre yüksekliğindeki bir tepenin (Ayia Yorgi Tepesi = Yüce Tepe) üzerine kurulmuş olan bu manastır, halk arasında "Kudunas” veya “Çıngıraklı Ma­nastır" diye anılmıştır. Manastırın ilk kuruluşu hakkında kesin bilgiye sahip değiliz.
Dileği olanlar 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağla­yan gece, Luna Park'tan (Birlik Meydanı) 25 dakikada sarp ve taşlı bir patikadan yalın­ayak Ayia Yorgi Manastın'na çıkarak gece­yi orada dua ile geçirirler. Ziyaretçiler güç­lükle tırmandıkları bu tepede kendilerini sayısız ve çeşitli Akdeniz bitkisinin çevreledi­ği şahane bir tabiatın kucağında bulurlar. 200 metre yükseklikteki bu tepede çevrenin pitoresk güzelliği şaşırtıcı ve büyüleyicidir.
Ayia Yorgi
(Kaynak: Çelik Gülersoy, Büyükada Dün/Yesterday)

Ayia Yorgi tepesinin manzarası ve kilise­nin mistik havası bütün ziyaretçileri büyük ölçüde etkiler. XIX. yüzyıl yarısında Adalar'ı gezmiş olan Yunanlı tarihçi Skarlatos Vizantios “I Konstantinopolis"'adlı eserin­de duygu ve düşüncelerini şöyle dile getirmektedir: "Kudunas adı ile bilinen bu ma­nastırın kilisesine sürekli olarak iyileşmeleri için ruh ve sinir hastaları getirilir. Bu tepenin yüksekliğinde görünüm, Heybeli 'Ayia Triada'da olduğu gibi geniş bir alana yayılır. An­cak burada Ayia Triada'ya göre daha yakın olması sebebiyle Bitinya kıyısını ve Annibal'ın mezarını ve Velisarios'un semtini, sı­cak su termallerini görmek ve devamlı olarak İstanbul yönünde seyrederek yüzlerce tarla­nın ve ellerin yaratmış olduğu Tanrı nimetlerini İstanbul'a taşıyan çektirmeleri görmek, çektirmelerdeki denizcilerin yol boyunca çalarak teselli buldukları çalgıların seslerini duymak mümkündür. Bu tekneleri izleyen ve çevrelerinde dalıp çıkan yunus sürülerini gö­rüp gülümsemek ve daha gerilere giderek Pers ordusu olsun, Yunan, Romalı, Haçlı, Bizanslı veya Türk olsun, orduların karşı kı­yılardaki harekatlarını, o kıtada cereyan eden hanedan değişikliklerini ve milletlerin hâkimiyetlerini birbirlerine kabul ettirme çabalarını akla getirmek de mümkündür. Burada bir insan kendi kendine, yaşamı bo­yunca diğer insanlara karşı ne yaptığı sorusu­nu sorar. Bütün bu düşünceleri bu yörenin kutsallığı yaratmaktadır. Bu düşünceler an­cak, kanatlarında insan belleğini çok eskile­re, sevmiş olduğu kişilere götüren rüzgârın sesi ile kesilebilir.
Ayia Yorgi'nin eski ibadet yerinde, ma­nastır papazına iyileşmek için teslim edilen bedbaht akıl hastalarının bağlandığı demir halkalar hala görülmektedir. Daha hafif hastalar, öndeki ahşap binada kalırlardı. Ki­lise içindeki en önemli eşyalardan biri Ayia Yorgi ikonasıdır. Altın kaplamalı olup yal­nız yüz bölümü açıktır. Üzerinde 606'da ya­pıldığı yazılı ise de bunu kanıtlayan bir belge yoktur. Bu ikona, II. Jüsten (565-578) tara­fından kurulan Maden'deki Kadınlar Ma­nastırı'na getirilmiştir. Daha sonra "Ayia iri­ni" adı ile ün bulan bu manastır, 1453'de Baltaoğlu Süleyman Bey tarafından Ada­lardın zaptı sırasında yıkılmıştır.
II. Nikiforos Fokas tarafından 963 yılın­da kurulduğu söylenebilen Ayios Yeoryios Manastırı, üç kat halinde beş ayrı kilise ve şapelden (Ayios Yeoryios I, Ayios Yeoryios II, Ayia Apostoli, Ayios Haralambos, Ayia Vlaherna) başka, bugün boş olan manastır binalarından oluşuyordu.
Adalıların bir inancına göre, sonradan yı­kılmış olan Ayia Yorgi Manastırı ve kilisesi, IV. Murad devrinde (1623-1640) bir çoban tarafından bulunmuştur. Söylentiye göre, sürüsünü otlatmakta olan bir çoban, bugün­kü manastırın bulunduğu yerde, belirli za­manlarda duyduğu at nalı sesleri ve çalılar arasında bulduğu Ayia Yorgi ikonası dola­yısıyla buraya gelmiştir. Bir başka söylenti­ye göre de, yine IV. Murad devrinde bir ye­niçeri ağasının 17-18 yaşlarındaki sağır ve dilsiz kızını gezdirmek ve hava aldırmak için buraya gelmişler. Kızcağız yorulup da yere uzanarak başını yere koyunca, toprağın al­tından bir ses duymuş ve o anda dili çözüle­rek "Burayı kazın" demiş. Kazmışlar ve bu­günkü kilisede duran ünlü Ayia Yorgi ikonosını bulmuşlar ve orada Ayia Yorgi kilise­sini kurmuşlardır (1625).
Ayia Yorgi Manastırı IV. Haçlı Seferi sı­rasında yağma edilerek (1203) yakılıp yıkıl­mış ve rahiplerle Adanın ileri gelenleri iş­kence görmüşlerdir. Bu olay sırasında ra­hipler, Haçlıların eline geçmemesi için Ayia Yorgi ikonası ile adak çıngıraklarını top­rağa gömmüşler, yağmurdan korumak için de Kutsal Masa'yı üzerine kapatmış­lardır. IV. Murad devrinde bulunan ikona bu ikonadır.
Fener Patrikhanesinde saklı bir fermana göre, 1751'de Ayia Yorgi yöresinde bir ma­nastır kurulmasına girişilmiş ve burada iki katlı, kiremit örtülü bir kilise ve dua odaları ile papaz odaları inşa edilmiş ve Patrik II. Serafim zamanında Patrikhaneye bağlan­mıştır (1776). Tepede çan kulesinin hemen arkasındaki kesme taştan yapılmış olan kili­se ise, 1905'te inşa edilmiş, 1909'da açılışı yapılmış yeni Ayia Yorgi kilisesidir.
Ayia Yorgi Manastırı'nın bakımını, Peleponez'deki Ayia Lavra Manastın'na bırakılması konusunda Patrikhane’den izin is­tenmiş; fakat bu Ayia Lavra Manastırı'ndakiler hiç ilgilenmediklerinden, manastırın bakımı 178l'de İstanbul Bakkallar Cemiyetine bırakılmış; bir süre sonra da cemiyet Patrik IV. Gavril zamanında tekrar Ayia Lavra Manas­tın'na terkedilmiştir. Bu işlem patrikhane tarafından onaylanmış, manastırın hüccet ve senetleri o zamanki rahip Antimos üzeri­ne yapılmıştır. 1807'de Ayia Lavra Manastın'ndakiler, bağlı oldukları Kadıköy Metropolitliğine bir mektup yazarak Ayia Yor­gi nin ruhani reislikleri altına girmesini iste­mişlerdir. O tarihden beri bu manastırın pa­pazları Ayia Lavra Manastırı tarafından atanırlar. Manastır XIX. yüzyıl başlarından itibaren 1914'e kadar Ortodokslar tarafın­dan deliler yurdu olarak da kullanılmıştır.
Ayia Yorgi Manastır kilisesine giriş (1971)
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)
Ayia Yorgi Manastırı Kilisesi. İç görünüş.
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)

Ayios Yeoryios (Ayia Yorgi) Kilisesi: 
Ay­nı azizin adım taşıyan manastırda olan kili­se, manastırın sol yanında, salaş kır gazino­nun hemen altındadır. Önünde bahçe ve onun girişinde, çan kulesi bulunur. Gerek çan kulesi gerekse kilise,kesme taştan yapıl­mıştır. Dikdörtgen planlı, üç nefli ve dön duvar üzerine kiremit örtülü bir çatıdan iba­ret olan ve 1901 yılında Rum Patriği V. Konstantinos'un Bâb-ı Âli'ye verdiği bir dilekçe üzerine yapımına izin verilen kili­senin yapımı Büyükada Rum Cemaatinin maddî yardımları ve 106 yaşındaki rahip Dionisios'un çabalarıyla tamamlandı (1906). Patriğin ikinci başvurusu üzerine çan kulesinin yapımına da izin verildi.
Ayia Yorgi Manastır Kilisenin Çan kulesi.
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)

Kilisede yan nefler, dörder sütunla orta neften ayrılırlar. Absid bölümü dıştan bir altıgenin yarısı biçiminde, içten ise daire­seldir. Mermer sütunlar kemerlerle birbirlerine ve duvarlara bağlanırlar. Açık­lıklar çapraz tonozla, abdis bölümü yarım kubbe ile örtülüdür.Kırma çatısı kiremit örtülüdür. Narteks bölümü yoktur. Abside göre sağ yan nefte açıklıkların aksına isabet eden beş kemerli pencere sol yan nefte ise giriş kapısının sağında ve solun­da ikişer pencere vardır. Soldaki pencere­lerin absid yanındakinin altında bir kapı daha bulunur. Kiliseye kuzey yanındaki çan kulesinin altından geçilerek bahçeye açılan yan kapıdan girilir. Batı yönündeki kapısı bir terasa açılır, kapının iki yanında birer pencere vardır. Absidin önündeki mermer ikonostasion, değerli ikonalarla süslüdür. Bunların en önemlisi gümüş Ayia Yorgi ikonasıdır. IV. Murad devrin­de bulunan bu ikonanın 1500 yıllık oldu­ğu ve Ayia Yorgi kilisesine Maden'deki Kadınlar Manastırı'ndan getirildiği söyle­nir. Ayia Yorgi'nin at üzerinde ejderhayı öldürüşü betimlenmektedir. Genel kurala bağlı olarak ikonostasiondan abside açı­lan kapının sağında Hz. İsa, onun da so­lunda bir başka Ayia Yorgi ikonası bulun­maktadır. Terasa açılan kapının üzerinde duvar boyunca büyük bir tablo Hz. İsa'nın çevresinde toplanmış 12 havarisi ile bir halk kütlesini betimlemektedir. Giriş ka­pısının hemen sağındaki sütunda birkaç basamakla çıkılan ahşap ve oymalı vaiz kürsüsü (ambon) vardır. Aynca kilise duvarlarında ve ikonostasion üzerinde çeşitli ikonalar, Aziz Pandaleimon'un gümüş bir kutu içinde saklanan eli, Azize Evgenia'nın yine gümüş bir kutu içinde saklı bulunan bir parçası ve bazı azizlerin mumyalarının parçalan bulunur.
Çan kulesinin sağından üzeri örtülü bir taşlığa girilir. Taşlığın sol yanından üst kata çıkılır. Üst kat ve sağdaki alt kat kiliseye ait konut yapısıdır, taş ve ahşap karışımıdır. Taşlıktan üç basamakla büyük kilisenin ar­ka terasına çıkılır, sağdan ise 23 basamakla aşağı bahçeye inilir. İnişin sağında Ayios Haralambos kilisesini, Ayios Yeoryios'un eski dua yerini, ayazmayı ve Havariler şa­pelini barındıran beşik çatılı, kiremit örtülü basit küçük bir bina ile inişin solunda büyük kilisenin terasının altına isabet eden bir hüc­rede Vlaherna Meryemi'ne ait Bizanz yapısı şapel bulunur. Beş basamaklı taş merdiven­le inilen yaklaşık 4X5 metre Ölçüsünde kü­çük bir hücredir. Beşik tonoz örtülüdür. Döşemesi mermerdir, nişler açılmış olan duvarlar ve tonoz, düzensizdir.
(Tarih Boyunca İstanbul Adaları, Cilt I, sf 167-171)

1 yorum:

  1. Merhaba ben Rum kokenli cemiyetine nasil ulasabilirim? hic bir kilisenin veya manastirin emaili yok . benim icin cok onemli
    saygilar

    YanıtlaSil