5 Haziran 2012 Salı

SABUNCAKİS KÖŞKÜ


Sabuncakis Köşkü'nün cephesindeki üçgen göz ve ışık sembolü.
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)


Büyükada'da, Maden semtinde, Yılmaz Türk Caddesi'nin doğu (deniz) tarafında yer almaktadır.
II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) zenginleriııden Yorgi Sabuncakis Efendi tarafından 1904'te inşa ettirilen köşkün ta­sarımını Atina Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Fotiadis, in­şaatını da Simota Kalfa üstlenmiştir. Bir bodrum kat ile iki esas kattan meydana ge­len kagir köşkün tasarımı eski Yunan kay­naklı neoklasik üslubu yansıtmakta, bazı mimari ayrıntılarında ve bezeme progra­mında, Y. Sabuncakis'in mensup olduğu masonluğun simgeleri dikkati çekmektedir.
Masonluğun simgesi olan gönye ve pergel (1975).
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)
Bir tür yazlık mason locası şeklinde dü­şünülen köşkün ana girişi, arsanın eğimin­den ötürü birinci (üst) katta yer almakta, cadde kotundaki bir köprü birinci katın önündeki (batısındaki) terasa ulaşmakta­dır. Cephenin ortasında ileri doğru taşan ve yapıya bir antik Yunan tapınağı görünü­mü kazandıran teras, Korint başlıklı dört sütuna oturan üçgen bir alınlık (fronton) ile taçlaıidırılmıştır. Köşelerdeki sütunlar kare, diğer ikisi daire kesitlidir. Sütunlara, oturan lentonun sol köşesine yeni rakam­larla, sağ köşesine de eski rakamlarla köşkün inşa tarihi (1904) yazılmış, damlalık ve yumurta frizlerinin çerçevelediği frontonun üst kesimine, çevresine ışıklar sa­çan bir göz tasviri yerleştirilmiştir. Ayrı­ca frontonun köşelerine küçük akroterler, tepe noktasına da, üzerinde bir akroter bulunan ve sembolik kabartmalar içeren, sivri kemerli bir tür stel kondurulmuştur. Stelin alt kısmında yan yana beş adet akasya ağacı sıralanmakta, bunun üzerin­de, antitetik konumda, taçlı bir erkek ile bir kadın figürü, aralarında bir kovan ile bir arı kabartması teşhis edilmektedir. Köş­kün dış kapılarında da dökümden mamul arı kabartmaları vardır. Sabuncakis Köş­kü, caddeden algılanabilen bu ilginç un­surlarından dolayı halk arasında ''Arılı Ev", "Gözlü Ev" ve "Köprülü Ev" adlarıyla ta­nınmıştır.
Yılmaz Türk Caddesinden görünüş.
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)
Köşkün batı cephesindeki teras yanlara doğru balkonlarla uzatılmış, gerek teras gerekse de balkonlar, kare kesitli payelere oturtulmuştur. Sıvalı olan cepheler kat ara­sı silmeleri ile üç kesime ayrılmış, köşe­ler Korint başlıklı pilastrlar ile belirlenmiş, saçak silmesi birer damlalık frizi ve yumur­ta frizi ile zenginleştirilmiştir. Dikdörtgen açıklıklı kapı ve pencerelerin üzerinde ba­sık kemerli alınlıklar yer almaktadır. Bi­rinci katta, girişin ekseninde büyük boyut­lu, dikdörtgen planlı bir salon bulunur. Sa­lonun tavanının ortasında, sekizgen prizma biçiminde bir kasnağın üzerinde ahşap bir kubbe yükselmekteydi. Gökkubbeyi tem­sil eden bu mimari öğenin iç yüzeyi mavi boyalı olup kubbenin merkezinde dört ana yön ile dört ara yöne işaret eden yazılarla üç tane kırlangıç resmi bulunmaktaydı. Ay­rıca kasnağı kuşatan aynalı tonozun yüzey­lerinde eski Mısır, Asur-Finike, Yunan-Roma ve Hindu mitolojilerinin kutsal üçlü­leri resmedilmiştir. Köşkün, tasarımında ve sembolik nitelikli bezeme programında odak noktasını oluşturan bu tonoz-kasnak-kubbe kuruluşu 1971'de çıkan bir yangında ortadan kalkmıştır.
Bibl. Tuğlacı, İstanbul Adaları, I, 396-401.
M. BAHA TANMAN
(Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, VI;382a)


Evin ön cephesi (1975).
(Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları)

Yılmaz Türk Caddesinde (Maden) 2112 m2.lik bir alanda yer alan 23 numa­ralı üç katlı bahçeli köşk, Büyükada'nın «Beyaz Sarayı» denilebilecek kadar zarif bir mimariye sahiptir. Yapım tarihi 1904 olan ve halk arasında «Gözlü Ev», «Köp­rülü Ev», «Arılı Ev» olarak da anılan köşk, II. Abdülhamid sarayı mensupların­dan Halep'li Yorgi Sapuncakis Efendi tarafından Atina Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Fotiadis'e Grek tarzında kagir olarak inşa ettirilmiştir. Yapının kalfası Simota'dır. Sapuncakis'ten Bayan Anastasiadis'e, on­dan da hazineye geçen (1924) köşk, daha sonra Selanik Mevlevi Şeyhi Ali Eşref Bey'in oğlu ve Sadreddin Bey'in eşi Mu­zaffer Hanıma (Bağrım) (10 Kasım 1930) geçmiştir. 1959'da ifraz gören köşk, 1095 m2'ye inmiştir. 1972'de büyük bir yangın geçiren köşk, bugünkü şekliyle onarım görmüştür.
Binanın iki dış kapıları üzerinde demir dökümden yapılmış 16 arı vardır (ön kapıda 10, yan kapıda 6). Binanın girişin­de taşıyıcı nitelikte olan ikisi yuvarlak, iki­si dikdörtgen dört sütundan başka, alt katta da üst balkonu taşıyan dikdörtgen dört sütun bulunmaktadır.
Kapı önü çıkıntısının üzerinde bir üçgenin çizilmiş olduğu görülür. Üçgenin içinde bir göz resmi vardır ve gözün çevresinde ışığın parıldadığını ifade eden çizgiler bulunmaktadır. Üçgen üstünde bir levha ve levhanın üst bölümünde bir ar ilgi çekmektedir. Yapıdan girildiğinde büyük dikdörtgen salon tavanının orta­sında eskiden 8 pencere ile aydınlatılan ahşap bir kubbe bulunmaktaydı. Kubbe­nin tam ortasında doğu, batı, kuzey ve gü­neyi gösteren rüzgâr gülü ve uçuşan üç kırlangıç resmedilmişti. Kubbenin iç duvarları gök mavisi rengindeydi. Kubbe­nin altı bölümünde dört ayrı inanışı sim­geleyen freskler bulunuyordu. Salona giriş kapısı tarafındaki duvarda Jüpiter, Apollus ve Mars canlandınlmıştı. Jüpiter resminin yanında daha küçük harflerle parantez içinde (yapıcı), Apollus adı ya­nında parantez içinde (koruyucu) ve Mars'ın yanında ise, yine parantez içinde (yıkıcı) terimleri yazılmıştı. Bu yazıların altında daha küçük yazılarla Yunan-Romen üçlüsünün simgesel resimleri ibaresi okunmaktaydı. Tam karşı duvarda Baal Charnin (yapıcı), Azerbaal (koruyucu), Asdraubal (yıkıcı) yazıları okunmakta ve altında Asur-Finike üçlüsünün simgesel resimleri ibaresi yer almaktaydı. Sağ du­vardaki resimde Ammon (yapıcı), Apis (koruyucu), Osiris (yıkıcı) yazıları bulun­maktaydı. Sol duvardaki resimde ise, Brahma (yaratıcı), Vişnu (koruyucu) ve Siva (yıkıcı) yazıları yer almakta ve altında da Mısır-Teb üçlüsünün simgesel resimle­ri ibaresi okunmaktaydı. Bu fresklerin fo­nu gök mavisi olup çeşitli tonda mavi çi­çeklerle çerçevelenmişti. Tanrılarda ege­men renkler kırmızı, turuncu ve kahve­rengiydi.
Binanın giriş kapısının üstünde büyükçe bir taş gözükür. Taşın üzerinde 5 akasya ağacı bir erkekle bir kadın, bir arı kova­nı ve bir arı ilgiyi çekmektedir. Erkeğin başında taç vardır.
(Tarih Boyunca İstanbul Adaları, Cilt I, sf 396)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder