Sabuncakis Köşkü'nün cephesindeki üçgen göz ve ışık sembolü. (Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları) |
Büyükada'da, Maden
semtinde, Yılmaz Türk Caddesi'nin doğu (deniz) tarafında yer almaktadır.
II. Abdülhamid dönemi
(1876-1909) zenginleriııden Yorgi Sabuncakis Efendi tarafından 1904'te inşa
ettirilen köşkün tasarımını Atina Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim
üyelerinden Prof. Fotiadis, inşaatını da Simota Kalfa üstlenmiştir. Bir bodrum
kat ile iki esas kattan meydana gelen kagir köşkün tasarımı eski Yunan kaynaklı
neoklasik üslubu yansıtmakta, bazı mimari ayrıntılarında ve bezeme programında,
Y. Sabuncakis'in mensup olduğu masonluğun simgeleri dikkati çekmektedir.
Masonluğun simgesi olan gönye ve pergel (1975). (Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları) |
Bir tür yazlık mason
locası şeklinde düşünülen köşkün ana girişi, arsanın eğiminden ötürü birinci
(üst) katta yer almakta, cadde kotundaki bir köprü birinci katın önündeki
(batısındaki) terasa ulaşmaktadır. Cephenin ortasında ileri doğru taşan ve
yapıya bir antik Yunan tapınağı görünümü kazandıran teras, Korint başlıklı
dört sütuna oturan üçgen bir alınlık (fronton) ile taçlaıidırılmıştır.
Köşelerdeki sütunlar kare, diğer ikisi daire kesitlidir. Sütunlara, oturan
lentonun sol köşesine yeni rakamlarla, sağ köşesine de eski rakamlarla köşkün
inşa tarihi (1904) yazılmış, damlalık ve yumurta frizlerinin çerçevelediği frontonun
üst kesimine, çevresine ışıklar saçan bir göz tasviri yerleştirilmiştir. Ayrıca
frontonun köşelerine küçük akroterler, tepe noktasına da, üzerinde bir akroter bulunan
ve sembolik kabartmalar içeren, sivri kemerli bir tür stel kondurulmuştur.
Stelin alt kısmında yan yana beş adet akasya ağacı sıralanmakta, bunun üzerinde,
antitetik konumda, taçlı bir erkek ile bir kadın figürü, aralarında bir kovan
ile bir arı kabartması teşhis edilmektedir. Köşkün dış kapılarında da dökümden
mamul arı kabartmaları vardır. Sabuncakis Köşkü, caddeden algılanabilen bu
ilginç unsurlarından dolayı halk arasında ''Arılı Ev", "Gözlü
Ev" ve "Köprülü Ev" adlarıyla tanınmıştır.
Yılmaz Türk Caddesinden görünüş. (Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları) |
Köşkün batı
cephesindeki teras yanlara doğru balkonlarla uzatılmış, gerek teras gerekse de
balkonlar, kare kesitli payelere oturtulmuştur. Sıvalı olan cepheler kat arası
silmeleri ile üç kesime ayrılmış, köşeler Korint başlıklı pilastrlar ile
belirlenmiş, saçak silmesi birer damlalık frizi ve yumurta frizi ile
zenginleştirilmiştir. Dikdörtgen açıklıklı kapı ve pencerelerin üzerinde basık
kemerli alınlıklar yer almaktadır. Birinci katta, girişin ekseninde büyük
boyutlu, dikdörtgen planlı bir salon bulunur. Salonun tavanının ortasında,
sekizgen prizma biçiminde bir kasnağın üzerinde ahşap bir kubbe yükselmekteydi.
Gökkubbeyi temsil eden bu mimari öğenin iç yüzeyi mavi boyalı olup kubbenin
merkezinde dört ana yön ile dört ara yöne işaret eden yazılarla üç tane
kırlangıç resmi bulunmaktaydı. Ayrıca kasnağı kuşatan aynalı tonozun yüzeylerinde
eski Mısır, Asur-Finike, Yunan-Roma ve Hindu mitolojilerinin kutsal üçlüleri
resmedilmiştir. Köşkün, tasarımında ve sembolik nitelikli bezeme programında
odak noktasını oluşturan bu tonoz-kasnak-kubbe kuruluşu 1971'de çıkan bir
yangında ortadan kalkmıştır.
Bibl. Tuğlacı, İstanbul
Adaları, I, 396-401.
M. BAHA TANMAN
(Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, VI;382a)
Evin ön cephesi (1975). (Kaynak: Tarih Boyunca İstanbul Adaları) |
Yılmaz Türk Caddesinde (Maden) 2112 m2.lik bir alanda yer alan 23 numaralı
üç katlı bahçeli köşk, Büyükada'nın «Beyaz
Sarayı» denilebilecek kadar zarif bir mimariye sahiptir. Yapım tarihi
1904 olan ve halk arasında «Gözlü Ev»,
«Köprülü Ev», «Arılı Ev» olarak da anılan köşk, II. Abdülhamid sarayı
mensuplarından Halep'li Yorgi Sapuncakis Efendi tarafından Atina Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Fotiadis'e Grek tarzında kagir
olarak inşa ettirilmiştir. Yapının kalfası Simota'dır. Sapuncakis'ten Bayan
Anastasiadis'e, ondan da hazineye geçen (1924)
köşk, daha sonra Selanik Mevlevi Şeyhi Ali Eşref Bey'in oğlu ve
Sadreddin Bey'in eşi Muzaffer Hanıma (Bağrım)
(10 Kasım 1930) geçmiştir. 1959'da ifraz gören köşk, 1095 m2'ye
inmiştir. 1972'de büyük bir yangın geçiren köşk, bugünkü şekliyle onarım
görmüştür.
Binanın iki dış kapıları üzerinde demir dökümden
yapılmış 16 arı vardır (ön kapıda 10,
yan kapıda 6). Binanın girişinde taşıyıcı nitelikte olan ikisi yuvarlak,
ikisi dikdörtgen dört sütundan başka, alt katta da üst balkonu taşıyan
dikdörtgen dört sütun bulunmaktadır.
Kapı önü çıkıntısının üzerinde bir üçgenin çizilmiş
olduğu görülür. Üçgenin içinde bir göz resmi vardır ve gözün çevresinde ışığın parıldadığını
ifade eden çizgiler bulunmaktadır. Üçgen üstünde bir levha ve levhanın üst
bölümünde bir ar ilgi çekmektedir. Yapıdan girildiğinde büyük dikdörtgen salon
tavanının ortasında eskiden 8 pencere ile aydınlatılan ahşap bir kubbe
bulunmaktaydı. Kubbenin tam ortasında doğu, batı, kuzey ve güneyi gösteren
rüzgâr gülü ve uçuşan üç kırlangıç resmedilmişti. Kubbenin iç duvarları gök
mavisi rengindeydi. Kubbenin altı bölümünde dört ayrı inanışı simgeleyen
freskler bulunuyordu. Salona giriş kapısı tarafındaki duvarda Jüpiter, Apollus
ve Mars canlandınlmıştı. Jüpiter resminin yanında daha küçük harflerle parantez
içinde (yapıcı), Apollus adı yanında parantez içinde (koruyucu) ve
Mars'ın yanında ise, yine parantez içinde (yıkıcı) terimleri yazılmıştı.
Bu yazıların altında daha küçük yazılarla Yunan-Romen üçlüsünün simgesel
resimleri ibaresi okunmaktaydı. Tam karşı duvarda Baal Charnin (yapıcı), Azerbaal
(koruyucu), Asdraubal (yıkıcı) yazıları okunmakta ve altında
Asur-Finike üçlüsünün simgesel resimleri ibaresi yer almaktaydı. Sağ duvardaki
resimde Ammon (yapıcı), Apis (koruyucu), Osiris (yıkıcı) yazıları
bulunmaktaydı. Sol duvardaki resimde ise, Brahma (yaratıcı), Vişnu (koruyucu)
ve Siva (yıkıcı) yazıları yer almakta ve altında da Mısır-Teb üçlüsünün
simgesel resimleri ibaresi okunmaktaydı. Bu fresklerin fonu gök mavisi olup
çeşitli tonda mavi çiçeklerle çerçevelenmişti. Tanrılarda egemen renkler
kırmızı, turuncu ve kahverengiydi.
Binanın giriş kapısının üstünde büyükçe bir taş
gözükür. Taşın üzerinde 5 akasya ağacı bir erkekle bir kadın, bir arı kovanı
ve bir arı ilgiyi çekmektedir. Erkeğin başında taç vardır.
(Tarih Boyunca
İstanbul Adaları, Cilt I, sf 396)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder